O bir diş hekimi. Ancak tarihe olan araştırma tutkusundan da vazgeçemeyen Eren Kurt, “Sezar’ın hakkı Sezar’a, İskender’in hakkı İskender’e” diyerek çıktı yola ve “Kuran’ın Işığında Zülkarneyn” kitabını yazdı. Kuran-ı Kerim’de bahsi geçen Zülkarneyn’in, Büyük İskender olduğunu savunan Kurt, “İskender’den başka Zülkarneyn olduğu iddia edilenler de var ancak hiçbiri Kuran-ı Kerim’in bahsettiği kriterlere uymuyor. Onların Zülkarneyn olduğunu söylemek mantıklı değil” diyor.
“BAĞNAZLIĞA KARŞI SIKINTILIYIM GERÇEKTEN”
Kahramanmaraşlı diş hekimi Eren Kurt’a “Sen dişçisin, dişçiliğini yap” deyip tarih alanına karışmamasını söyleseler de, o tarihi araştırmalarına devam etti. Yıldıramadı onu hiç kimse. Çünkü o dinin de, tarihin de kimsenin tekelinde olmadığını düşünüyor ve “Herkes her şeyi araştırabilir” diyor. Yazdığı “Zülkarneyn” kitabının önsözünde de “Sezar’ın hakkı Sezar’a, İskender’in hakkı İskender’e” diyen ve kitaba öyle başlayan Eren Kurt ile röportajımıza biz de bunun sebebini sorarak başlıyoruz. “Neden Sezar’ın hakkı Sezar’a, İskender’in hakkı İskender’e” diyordu ve neden İskender’i araştırmayı kendisine dert edinmişti? Bunu merak edip sorduğumuzda “Ben haksızlığa gelemiyorum” cümlesini duyuyoruz kendisinden. Daha sonra da, “ Son zamanlarda ‘kaç tane Zülkarneyn var?’ mevzusunda Büyük İskender iyice dışlanıyordu. Zaman Yolcusu veya Pers hükümdarı Kiros’a yöneldiler. İskender kim ki? Şöyle bir kenarda dursun fikri oluşuyordu. Ben haksızlığa gelemiyorum. Bağnazlığa karşı sıkıntılıyım gerçekten. Din bazı adamların eline geçmiş. ‘Bizim dediğimiz doğrudur kardeşim. Sen ne biliyorsun ki?’ diyorlar. ‘Sen dişçisin, dişçiliğini yap. Tarih bizim alanımız’ dedi bana bir yazar. Tartıştık bu konuda. Şimdi bu adamlara karşı benim içimde tepki oluşmasın mı?” diyerek kitabını yazma sebebini, adeta içindeki bu direnişin bir yansıması olarak anlatıyor yazar.
“ANNEME TARKAN’IN RESİMLERİNİ ÇİZDİRİRDİM”
Kendisi bir diş hekimi olmasına rağmen tarihi araştırmalardan zevk alıyor Eren Kurt. Çocukluğundan beri de bunun böyle devam ettiğini söylüyor. Hatta çocukluk yıllarına gittiğinde Kartal Tibet’in oynadığı ‘Tarkan’ filmlerine bayıldığını ve annesine Tarkan resimlerini çizdirdiğini söylüyor tebessüm ederek. “Tarihi severim ben. Tarkan’ın filmlerini çok izlerdim. Elime tahtadan kılıç alırdım. Hun Türkleri derdim, Atilla’nın torunları derdim. Anneme Tarkan’ın resimlerini çizdirirdim. Annem de güzel resim çizerdi. Hem Tarkan’ı hem de yanında kurdunu çizerdi. Duvara asardım” diye anlatıyor o yılları.
ARKADAŞININ ATEİST BABASI
KURAN-I KERİM’İ ARAŞTIRMASINA VESİLE OLDU
Arkadaşının babasının ateist olması sebebiyle Kuran-ı Kerim’e araştırmacı gözüyle bakmaya başladığının altını çiziyor ve şöyle konuşuyor Eren Kurt, “Ortaokulda bir arkadaşım vardı. O dönemler yaz tatillerinde Kuran kurslarına gidilir, cüzlerden başlanırdı. Okullar açılınca tekrar unutulurdu o da ayrı mevzu tabii. Öyle Kuran’ı anlayarak okumak gibi bir merakım yoktu. Ancak bir arkadaşım vardı. Babası ateistti. Onlar, hâşâ Kuran-ı Kerim’in gereksiz şeylerden bahsettiğini söylüyorlardı. Bunun üzerine akşam eve gittiğimde anlayarak okumaya çalıştım. İlk etapta anlayamadım. Ama içime bir kurt düştü. Artık rahat yemek bile yiyemiyordum. Bir gün Yusuf Suresi’ni okurken açılmaya başladı her şey. Sonra diğer sureler derken sürekli okumaya ve araştırmacı gözüyle görmeye başladım. Kuran-ı Kerim sürekli tarihe atıfta bulunuyordu. Ondan sonra da sürekli tarih kitaplarıyla haşir neşir oldum. Kozmoloji kitaplarıyla da öyle. Evde bilim teknik, kozmoloji ve büyük patlamaya dair bir yığın kitap var. Çünkü bunları araştırmak gerekiyor. Geçenlerde tıp alanında beyin ve bağırsak bağlantısıyla ilgili bir kitap okumuştum. Onunla ilgili de Kuran-ı Kerim’de birçok ayet var. ‘İnandım’ demekle iş bitmiyor. Araştırarak kalbim mutmain oluyor. O yüzden sürekli araştırıyorum.”
“SİVA VAHASI’INDAKİ BALÇIK TARZINDA ÇIKAN SU
KURAN-I KERİM’DEKİ TARİFE UYGUN”
Büyük İskender haricinde Zülkarneyn olduğu iddia edilenlerden de bahseden yazar, İskender haricinde olanların akla ve mantığa uymadığını vurgulayarak, “Birisi için direkt kişi olarak söylenmiyor zaten. Zaman Yolcusu biri diyorlar. Ondan önce Pers hükümdarı Kiros yorumu vardı. Yemen Kralı da dendi. İskender bir Yunan ismi zaten. Yemen ile ilgisi yok. Yemen kralı olması mantıklı değil yani. Kiros da tıpkı Büyük İskender gibi Batı’ya doğru gidiyor evet. Bu noktada o da uyum sağlıyor. Suriye’ye doğru deniz kenarına geliyor. Bu yüzden Kuran-ı Kerim’de bahsi geçen kara balçıklı gözenin burası olduğunu iddia edenler var. Yani Akdeniz’i. Ancak bu çok zoraki bir benzetme. Tarih boyunca ‘çift boynuz’ Büyük İskender’in lakabı. Sikkelerde çift boynuzlu olarak resmi basılı. Bugün bile sikkelerde hâlâ var ve İskender’in gittiği Siva Vahası ile vahanın tam ortasında balçık tarzında çıkan su tam da Kuran-ı Kerim’deki tarife uygun. Kehf Suresi’nin 86. ayetinde şöyle der: “Nihayet, güneşin battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu.” Daha açık nasıl ifade edilebilirdi ki? Akdeniz’den bahsedilseydi ‘deniz’ diye geçeceğini düşünüyorum. Ama kara balçıklı göze denilmiş Kuran-ı Kerim’de. Büyük İskender’in gittiği Siva Vahası’nın ortasındaki balçık tarzındaki su, tarife birebir uyuyor” diyor.
VASİLİ YAN’IN “BÜYÜK İSKENDER” KİTABI KİLİT NOKTA OLDU
Büyük İskender’in, Zülkarneyn olabileceğini daha önce kendisinin de düşünmediğini ancak daha sonra nasıl fikrinin değiştiğini de şu sözlerle ifade ediyor Eren Kurt, “Büyük İskender’in Zülkarneyn olacağını ben de düşünmüyordum aslında. Çünkü hep kâfir olarak görülüyordu. Araştırma yapmak için değil de İskender tarihiyle ilgili Vasili Yan’ın ‘Büyük İskender’ kitabını okurken “çift boynuz”, “güneşin battığı yer”, “güneşin doğduğu yer” ifadelerini gördükçe heyecanla hazine haritasını çözer gibi okudum kitabı. Bu kitap kilit noktası oldu.”
“BİLDİĞİM GERÇEKLERİ GİZLEYEMEM”
“Bu kitabınızla karşı fikirde olan insanlardan nasıl tepkiler aldınız?” diye sorduğumuzda ise “İskender gibi bir kâfire nasıl böyle bir şey yakıştırırsınız? diyenler çok oldu” şeklinde yanıt veriyor Eren Kurt. “Çok da tartıştık ve ikna etmeye çalıştık” derken bazılarının ikna olduğunu kaydediyor ve “Daha sonra onlara kitabımı gönderdim. Kendi sayfalarında teşekkürlerini paylaştılar. İnsanlar önyargılılar. Tabi ben böyle şeylerin olabileceğini göze almıştım. Ancak ben gelecek tepkilerden çekinerek bildiğim gerçekleri gizleyemem” diyor ve insan olmanın gereklerinin gerçekleri savunmak ne pahasına olursa olsun gerçekleri söylemek olduğunun altını çiziyor.
Bir Yorum Bırakın