Gerçekler, bizim düşündüğümüz kadar açık ve basit değil elbet. Bazen de herkesin doğru olarak kabul ettiği şeyler mutlak yanlıştır. Bilim adamları ve filozoflar bu konudaki algılarımızı değiştirebilmek için çok çaba sarf ettiler. Bu çabalardan birisi de kuşkusuz ‘’kavanozdaki beyin’’ teorisi idi. 

 ‘Kavanozun içindeki beyin' bilim adamları tarafından yıllarca tartışılan bir sorudur. Bu inanca göre, insanın gerçeklik algısı tamamen subjektif düşüncelerine bağlıdır.  Subjektif kavram, öznel olanı temsil eder ve olayları kendi bakış açısıyla değerlendirmek, olaylara kendi penceresinden bakma anlamı taşır. 

Şu bir gerçek ki; yaşamsal alanımızın her karesinde felsefi bir teori ile yüzleşiriz. Büyük Buzullaşma, 'Tekbencilik' ya da 'Kurumsal Bencillik', Enternalizm, Fenomelizm gibi kavramların yön verdiği hayatımızda bir varoluş mücadelesi veriyoruz. Bu teorilerin içerisinde en mükemmelini Platon öne sürmüştür. Herkes Platon'u duymuştur. O, dünyadaki en popüler filozoflardandır. Her filozof gibi, o da gerçeklik hakkında bir şeyler iddia etmiştir. Platon'un iddiasına göre, bizim algılarımızın ötesinde olan 'kusursuz' formlar dünyası vardır. Bizim gördüğümüz her şey gerçekte olanların gölgesinden ibarettir.

İşte bu noktadan Gaziantep kent gündeminde yaşananlara baktığımızda, aynen Plato’nun dediği gibi bizim gördüklerimiz gerçekte olanların gölgesi gibi. 

ŞÖYLE Kİ;

Gaziantep yaşamsal hayatına Platon'un ‘Kusursuz Formlar Dünyası’ teorisinden bakarsanız, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu’nun şehri ‘’Yeni Dünya Düzeni’ne entegre etme ve halkın yaşam kalitesini yükseltme çabasını görürüz. Ancak, gerçekte olanın gölgesine odaklanırsanız, her metropol kentteki olası sorunlara odaklanır ve sürekli şikayet, memnuniyetsizlik ve negatif suni gündemler arasında subjektif bir gerçekliliğe inanmaya başlarsınız. 

‘’Bu kadar felsefe kafi, sadete gel’’ dediniz içinizden belki de! Haklısınız şimdi biraz daha somut anlatayım. 

BAKIN;

Dünya şehirleri artık birbiriyle yarışıyor.  Küresel ve büyüyen bir nüfusun beslenmesi, sağlık hizmetlerinde erişim ve niteliğin iyileştirilmesi, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini durdurmak için karbon emisyonunun ciddi ölçüde azaltılması, gıda ve suya ulaşım gibi dünyanın en ivedi sorunlarını çözebilen ve kendi kendine yetebilen şehirler rekabet gücünü arttırabilecek. 

Bizler yaşadığımız şehirlerde bu gerçeklikten uzaklaştığımızda, sadece kentteki günübirlik sorunlara odaklanıyor ve Platon'un tarif ettiği ‘’Kusursuz Formlar Dünyası’ndan uzaklaşıyoruz. Bir kentteki  asayiş olayları, sağlık, eğitim ve iş dünyasındaki olağan aksaklıkları gündemde tutmak, o kentin yeni dünya düzeninde rekabet gücünü azaltmaktan öte bir fayda sağlamaz. 

Mesela; Gaziantep kent gündeminde iklim krizi, karbon emisyonu, yapay zeka, gıda ve su güvenliği gibi konuları ne kadar tartışabiliyor ve bu alanda paneller, konferanslar yapabiliyoruz? 

Oğuzeli Belediye Başkanı’nın bir takım iddialarla gündeme gelmesi, Şehitkamil meclisindeki komisyon krizi, AK Parti İl başkanlığındaki köstebek, siyasilerin veya belediye başkanların parti değiştirecek olması, CHP’nin kendi içerisinde krizler yaşaması gibi günübirlik mevzularla bu şehir rekabet gücünü arttıramaz. Oluşan bilgi kirliliği, kaos ve değişen mevzular aslında Platon'un tarif ettiği ’kusursuz formlar Dünyası’nın gölgesidir.

ŞAHİN VE TAHMAZOĞLU’NU İŞTE BU YÜZDEN TAKDİR EDİYORUM

Bana göre; Gaziantep’in dünya şehirleri arasındaki rekabet gücünün artması adına Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu’nun çabasının altı çizilmesi gerekir. 

Tahmazoğlu başkanın bilim atölyeleri hamlesi, köy köy gezip gıda güvenliği için tarımı desteklemesi, halkın sosyal yaşam kalitesini korunması adına gösterdiği çaba ve özellikle en değerli beşeri sermayemiz olan üniversite öğrencilerine gösterdiği maddi ve manevi destek gelecek adına çok önemli hamlelerdir. 

Tabii, bu konuda en etkili mücadeleyi Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in verdiğini söylemeliyim. İklim krizi, yeşil şehirler, hidrojenli otobüs hamleleri, kendi enerjisini üreten bir belediye oluşturması,  her ortamda su ve gıdaya hakim olunması gerektiğinin altını çizmesi, basit ve olumsuz gündemler arasında bizleri gelecek adına umutlandırıyor. 

Bakın, her iki belediye başkanı da küresel gelişmeleri çok iyi takip edip, konu ne olursa olsun ilk uygulamayı hayata geçirmek için birbiriyle yarışıyor. Birçok örnek sıralayabilirim. 

SONUÇ OLARAK; 

Artık, ’kavanozdaki beyin’’ teorisindan uzaklaşıp, olayları sadece kendi bakış açımızla değil, küresel bir bakış açısıyla değerlendirmeliyiz. Bakın Albert Einstein ne güzel özetlemiş bu durumu; ‘’Görelilik kuramım başarıyla kanıtlanırsa Almanya benim bir Alman olduğumu iddia edecek, Fransa ise dünya vatandaşı olduğumu açıklayacaktır. Kuramım gerçek dışı çıktığında ise, Fransa bir Alman olduğumu söyleyecek, Almanya ise bir Yahudi olduğumu açıklayacaktır.’’

İşte, kentlerdeki yaşamsal sorunlarda böyledir. Sizin bakış açınıza göre tanımlanır.  Orta Çağ’da, İngiltere’de, çok fakir bir insanla karşılaştığınızda, o kişi “talihsiz” olarak tanımlanırdı,  kelimenin tam anlamıyla, talih tarafından kutsanmamış biri, talihsiz. Amerika Birleşik Devletlerinde, bugün, toplumun en altından biriyle tanışırsanız, kaba bir şekilde “kaybeden” olarak tanımlanır.  Gelecekte talihsiz ve kaybeden bir şehir olmamak için, küresel dünyanın gelişimine ayak uydurmak zorundayız. Çünkü, sizin mücadeleniz ve bulunduğunuz nokta tanımınızı oluşturur. 

SON SÖZ

“Güçlüğe hemen hemen her insan dayanabilir, fakat birinin karakterini sınamak istiyorsanız ona yetki (güç) verin.”          Abraham Lincoln