Philosophia kısaca “Bilgeliğe duyulan aşk” anlamına gelen felsefe, aslında yaşamsal düzenin temel harcıdır. Bina yapan bazı müteahhitler gibi ‘harç’tan çalarsanız, karşınıza çıkan krizlerde rotasız gemiye dönersiniz. Fırtınalar, dalgalar ve rüzgarın ortasında, ancak kriz çözme sanatkarı yöneticiler karaya ulaşabilirler.
Bir kentte; eğer krizler aşılamıyor ve sorunların çözümü gecikiyor ise felsefeden, bilgelikten, bilim ve ilimden bahsetmek, bu çarpıklığı yazmak, hatta eleştirmek ve yönetimsizliği tekrar tekrar dile getirmek sizi sadece sorunun bir parçası haline getirir.
Mühim olan;
Çözüm ekseninde, önerilerinizi de sıralayarak, muhatabınız olan yöneticiyi, doğru yönetmeye mecbur bırakmaktır. O yüzden felsefeyi hatim etmiş bireyler, cevabını bilmedikleri soruları asla sormaz ve sorgulamazlar.
Bu pencereden Gaziantep’e baktığımızda, ortaya çıkan tablo TİTANiC filmini aratmıyor. Bir gemi misali sürekli yeni yolcular ve beraberinde sorunlar alan Gaziantep, maalesef fıstık, ihracat ve gastronomi FİLİKA’larına sarılarak ayakta durmaya çalışıyor.
Ama nafile, gemi su almaya devam ediyor…
Covid 19 sürecinde de gördük ki; üniversiteler ile yönetim kademelerindeki uçurum nedeniyle, bu kent kriz yönetimine hazır değil. Kenti dış dünyaya sürekli iyi gösterme hastalığı ise COVİD gibi bir nefeste bünyeye sızmış.
Önce ‘’Anadolu Kaplanları’’, ‘’İhracatta rekor kırıyoruz’’, ‘’Gaziantep kendi söküğünü diker dedik’’ ekonomik desteklenme paketinin dışında kaldık. Gaziantepli sanayiciler destek alan çevre illere yönelmeye başladı.
Kentimize gelen üst düzey yöneticileri (cumhurbaşkanı, başbakan, bakan) rutin havaalanı yolundan değil de, imarlı modern görünümlü istikametten merkeze getirerek, çarpık yapılaşma ve düzensiz şehirleşmeyi sümen altı yaptık.
Durum bugünde farklı değil!
Çocuk ölüm hızında birinci olduk; ‘’Gastronomi’’ dedik.
Eğitimde kümede kalmaya çalışıyoruz. ‘’İhracatta rekora koşuyoruz’’ dedik.
Dere yataklarına konut yapılmasına izin verildi. Bir saatlik yağmurda kent sele dönüyor; ‘’Festival yaptık festival’’ deniliyor.
Kentte özel hastaneler, özel okullar ticarethane mantığıyla çalışıyor; ‘’Hastane yaptık. Sağlık turizminde el attık’’ dedik.
Kiralar ve ev fiyatları rekor kırıyor. Pahalılıkta önü kesilmez bir hızımız var; ‘’Şimdi Gaziantep’e gelme zamanı’’ diyoruz.
En kalitesiz ekmeği tüketiyoruz. ‘’Dünya ev olsa mutfağı Gaziantep olur’’ diyoruz.
Şimdi ise COVİD 19 Gaziantep’te kol geziyor. Başta tabipler odası olmak üzere, uyarılar yapıldı, öneriler sunuldu. Ama bu kent sorunlarla yüzleşmeyi yine ret etti. Bu konuda sadece Vali Davut Gül’ün gerek mesai içinde gerekse mesai dışındaki çabası haricinde, takdir-e şayan bir tutum göremedik.
Bu süreçte özellikle Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in Covid krizini çözme iradesi ve uygulamaları, hayret ve şaşkınlık oluşturmaktan öteye gitmedi.
Maske, dezenfekte dağıtmayı, diğer rutin belediye çalışmaları gibi hizmet göstermek akılcı değil.
Bence Bakan Başkanın öncelikle ‘pardon’ demeyeceği cümleleri seçmesi gerek. Şehrin el-emini ve her söylediği yaşamsal denge için önemlidir.
Yakına zamana bakalım. Fatma Şahin kaç defa ‘’Yanlış anlaşıldım. Öyle dememek istedim’’ dedi.
Fatma Başkan, bakanlık hırkasını çıkartıp, başkanlık hırkasını giyemedi bir türlü. Ve çevresindekilerde bunu hatırlatma iradesi gösteremedi.
Bu bilinç altı ile Milli Eğitim Bakanı gibi, ‘’vaka sayısı devam ederse okulları kapatırız’’ cümlesi yeni bir ‘pardon’un kapısını açtı.
Şu günlerde söyleme değil, eyleme ihtiyaç var.
Kent, bundan sonraki olası virüslere nasıl hazırlanmalı?
Bu konuda İl Pandemi kurulunu besleyecek akademik bir kurul oluşturuldu mu?
Ama biz daha biz vaka sayısının neden arttığını tespit edemedik.
Bu şehirde bir kent konseyi var. Bu konsey bu tür krizlerde sahne almayacaksa ne zaman alacak?
Tabi siz böyle kurulları hatır&gönül ile kurarsanız. Sorunu çözmek yerine seyr-i aleme dalarsınız.
Sonra mı?
Birer belge yaptırır. Belli başlı lokanta, baklavacılara dağıtır. Üzerine de ‘FISTIK GİBİ’’ yazarsınız. Ama ‘bal demekle ağız tatlanmıyor’’
Dünya şehirleri felsefe, ilim ve bilimi yaşamsal alana enjekte ederken, sorunların üzerini , ‘FISTIK GİBİ BELGE ’ ile örtmek, sözün bittiği nefesin tükendiği yerdir.
Haa.. Birde şu başkanlık sitemi vardı Büyükşehir’in. Ne oldu bu sitem? İnovasyon daire başkanlığı kapatıldığına göre vazgeçildi.
Bu kent deneme, yanılma, sorunların üzerine kaplama ve ‘ben yaptım oldu’ anlayışıyla giderse, inanın bu COVİD günlerini arar hale geliriz.
PEKİ NE YAPILMALI?
Önce sorunları kabullenmeliyiz. Çünkü bu anlayış çözümün en iyi başlangıcıdır.
Sonra mı?
Ortak aklı sözde değil, özde uygulamak için,
Bireysel ve toplumsal yaşamı uyumlaştırmak için.
Bilgili kişilere liyakat ışığında görevlendirme yapabilmek için,
Tecrübeleri şahsi çıkar için değil, herkesin iyiliği adına kullanmak için.
Bencilliğe karşı cömertliği anlamak ve yaşamak için.
Çevremizdeki dünyaya, topluma yardım edebilmek ve yardımlaşma bilincini geliştirmek için.
Sosyal, çevresel ve ekolojik konularda duyarlılığı geliştirmek ve çözümler yaratmak için.
Ayrımların karşısına bütünleşme fikrini koyarak hoşgörü, sevgi, anlayış, saygı gibi değerleri anlamak ve yaşamak için.
Tüm araştırmalarda önyargısız bir şekilde bütünsel bir bakışa sahip olabilmek için.
Geçmişi tanıyıp bugünü bilerek yaşayarak, geleceği bilinçli bir şekilde kurmak için; Fıstığa değil, FELSEFE’ye sarılın felsefeye…
Son söz Albert Camus’tan;
‘’Gerçek, esrarengizdir, kaypaktır ve her zaman yeniden kuşatılmak ister. Özgürlük tehlikelidir; ne kadar heyecan verici ise, birlikte yaşamak o kadar güçtür.’’
Bir Yorum Bırakın