Kainatın mutlak sahibi Allah-ı Zülcelai dünyayı yarattı.
Sonra dünyayı meleklerine gösterdi; “Yaratacağım insanlar burada yaşayacaklar, mekan olarak insanlara burayı seçtik” dedi.
Sonra Cenab-ı Hak insanları gösterdi.
Melekler bir dünyaya baktı, bir de insanlara baktılar, hayret içinde kaldılar ve dediler ki;
“Yarabbi! Hikmetinden sual olunmaz ama bu kadar insan bu dünyaya nasıl sığacak?”
Allah (c.c.) cevap verdi “Ölümü yarattım” dedi. “Ölüm var... dolup dolup boşalacak.”
Melekler daha çok hayrete düştüler ve sordular ; “Öleceklerini bildikleri halde yaşayabilecekler mi?”
Allah (c.c.) cevap verdi “GAFLETİ yarattım”.
***
PEKİ NEDİR BU GAFLET?
Kelime anlamı itibariyle; “Dalgınlık, dikkatsizlik, yanılma, ihmal, boş bulunma, habersiz olma, gevşek davranma’’ olarak tarif ediliyor. Günümüzde ise; makam körlüğü, güç zehirlenmesi ve mal, mülk aşkı GAFLET’e davetiye çıkartan faktörlerdir. Gaflet öyle bir haldir ki; kişi bakar görmez, işitir duymaz, okur anlamaz olur. Ölümü dahi unutturarak, hiç ölmeyecek gibi yaşamamıza neden olan bu illet, şüphesiz ŞEYTAN’ında en büyük gıdasıdır.
***
Allah kullarını gaflet uykusundan uyandırmak için başına bazı kötü olayları musallat eder. Bu kuluna daha iyi bir insan olması için uyarıdır. Kim bilir son zamanlarda insanlığın başına gelen birtakım felaketler ve musibetler de bu manayı taşımaktadır. Ancak, mühim olan bu uyarılarla yüzleşmeden gafletten uyanmaktır.
***
En başta kendi nefsime söylüyorum.
EY bedbaht nefsim!
Allah sana kalem verdi. Yazma yeteneği verdi. Kamu adına soru sorma imkanı verdi ise bil ki; her iki cihanda da yazdığın, söylediğin, sorduğun doğru ve yanlışın hesabını vereceksin. Sakın ha! GAFLET’e dalma. Doğru bildiklerini yazacaksın. Uyaracaksın. Harama helal, haksıza haklı, yanlışa doğru dersen ve kendi çıkarların için yöneticilere methiyeler düzersen anla ki; Gaflettesin…
***
İşte bu şiar ile yaşadığım kent olan Gaziantep’in yaşamsal alandaki sorunlarını ‘naçizane’ gündeme getirmeye gayret ediyorum. Ve ne yazık ki zaman zaman gaflet dolu bir sosyal yaşama şahitlik ediyorum.
MESELA;
En başta, şehirleşme ve İmar uygulamalarında yıllardır GAFLET’ten uyanamadık.
Kentin göbeğinde dere yataklarına konutlar yapıldı. Hafif bir yağmurda kent sele dönüyor.
İmar tadilatları mahkeme koridorlarına kadar uzandı.
Çok katlı binalar diktik kentin etrafına, havamız bozuldu.
Yeşil alanlara devasa binalar dikildi. Şimdi 20- 30 kilometre uzaklarda, ağaç dikecek yer arıyoruz.
Caddelere ve sokaklara en ucuz, kokusu dahi olmayan ağaçlar diktik. Gaflet içinde yeşil alanlar oluşturduğumuza inandık.
Avrupa şehirleri su geçen asfalt ve betona döndü. Biz, delik deşik asfalt yollarımızla, ‘Akıllı Kent’ cümleleri kuruyoruz.
Yollarımızda adeta mayın gibi duran LOGAR kapakları ise, yer altına alınamayan elektrik telleriyle birlikte GAFLET’in tam bir iz düşümüdür. Bakıyoruz ama maalesef göremiyoruz.
İşimize gelince halka soruyor, işimize gelmeyince ‘’ben yaptım oldu’’ demiyor muyuz?
Sağlam binaları yıkmaya çalışırken, kiralara milyonlar ödüyoruz.
***
PEKİ, GAFLET UYKUSUNDAN NE ZAMAN UYANIYORUZ?
Çevre illerde DEPREM olunca uyanıyoruz. DEPREM MASTER PLANI masaya yatırılıyor. Sonra deprem unutulunca, her şey normale dönüyor.
İnşaatlar çöküyor, emekçi insanlar ölüyor, uyanıyoruz. İş güvenliği, inşaat denetimleri, ruhsatlar v.s masaya yatırılıyor. Sonra her şey normale dönüyor.
YAKIN TARİHTEN BİR ÖRNEK
Gaziantep’te elektirik kesintileri yaşandı. Konu sosyal medyada gündem olunca geniş katılımlı bir toplantı yapıldı. Toplantıya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, kentin yöneticileri ve Enerjisa üst düzey yöneticileri katıldı. Abonelere kesintilerin mesaj yoluyla bildirilmesi kararlaştırıldı. Akılcı bir uygulama olacaktı.
Ama toplantı yapılalı aylar oldu. Kesintiler devam ediyor ama halen kesinti bildirim mesajı gelmiyor. Konu gündemden düştü. Örnekleri çoğaltmak mümkün.Bu güne kadar kurumlar arası sayısız işbirliği protokolleri imzalandı. Peki takip edeniniz oldu mu? Bunlardan kaç tanesi hayata geçirildi?
***
GAFLETTEN UYANIP TARİHE BİR BAKALIM
Yaşamsal alandaki diğer tüm detaylarda musibeti görmeden GAFLET’ten uyanamıyoruz. Çünkü, gaflet nefsimize, benlik duygumuza her şeyi mükemmel gösteriyor. Tarihte başarılı olan Padişah ve halifelerin yanındaki akıl hocaları, tarihi dersler ile GAFLET’i kapıya dahi koymamışlar. Zira, Şehzade Mehmed'i "Fatih" yapan ve İstanbul'un fethine manevi açıdan hazırlayan Akşemseddin'den başkası değildi.
BEHLÜL DANE HAZRETLERİ İLE HARUN REŞİT ARASINDAKİ ŞU KISSAYA BAKIN;
‘’Hz. Behlül bir gün Harun Reşid'in taht odasını boş buldu ve çıkıp tahta oturuverdi. Bunu gören askerler onu kamçı ile dövmeye başladılar. Askerler vurdukça o:
“Vah Harun Reşid. Vah Harun Reşid!” diyordu.
O esnada halife geldi ve manzara karşısında donup kaldı. Askerleri uzaklaştırdıktan sonra:
“Ey Behlül! Bu ne hal?” diye sordu.
Behlül:“Senin için ağlıyorum. Burada tahtı boş bulup bir an oturdum. Bu kadar kırbaç yedim. Sen ise senelerdir bu tahtın üzerinde oturuyorsun. Halin ne olur diye düşündüm.”
Bu tarihi ders Halifeyi büyük bir GAFLET’ten uyandırıyor.
***
KISSADAN ALINACAK DERS Mİ?
Evet, koltuklar, makamlar kral da olsan, sultan da olsan, padişah da olsan, kimseye baki değil. Koltuklar kalır, yerinde durur ama üzerine oturanlar gelip geçici. O bakımdan böbürlenmenin, kasıntılara kapılmanın, dağları ben yarattım demenin, insanları hakir-hor görüp alaşağı etmenin, mağdur etmenin hiç manası yok. Hele hele şu üç günlük dünyada, makamın, servetin, koltukların bir VİRÜSE teslim olduğu günümüzde, insanlar görevlerini GAFLET’e düşmeden yapsalar, dünya güllük gülistanlık olacak.
***
ÖZETLEMEK GEREKİRSE;
Bir kişiye yapılan aşırı iltifat onu GAFLET’in dipsiz kuyusuna sürükler. Nasıl ki,eleştirinin bir ölçüsü var ise, iltifatında bir ölçüsü olmalı. Gerek yönetim kademelerinde, gerekse sosyal ilişkilerinizde dost arıyorsanız, sizi GAFLET’ten uzak tutanlara yöneleceksiniz. Yanında Akşemseddin’i olmayan Fatih, Behlül Dana’sı olmayan Harun Reşid tarih yazamazdı.
Gaflet içinde, destek verdiği şeye kendini inandırarak, dostlarına, arkadaşlarına ve kentin yöneticilerine abartılı övgüler yağdıranlar, hem dostlarına hem yöneticiye hem de bu kentin sosyal yaşamına büyük zarar verir. Bunun bedelini de sizin ve bizim çocuklarımız ödeyecek.
Gaflet ile gaflete sürükleyen anlayışlar şunu bilmeli ki, yaşam bir satranç oyununa benzer.
Ama gaflet anlayışından ne ŞAH olur ne de VEZİR. Hatta PİYON bile olmaz.
Bu anlayış olsa olsa GAFLET dünyasında MAT olur MAT.
İşte o yüzden kimileri ‘GÜNÜ KURTARMAYI’ kimleri ise ‘GELECEĞİ KURTARMAYI’ şiar edinir.
Aradaki yegane fark, cüzdan ile vicdan arasından uzak hem de çok uzak.
Kalın sağlıcakla.
***
SON SÖZ
İnsanı ateş değil, kendi gafleti yakar. Herkeste kusur görür, kendisine kör bakar. Neye nasıl bakarsan, o da sana öyle bakar.
Eden kendisine eder.. Yapan bulur ve çeker.. Unutma..Kazanmak koca bir ömür ister, kaybetmeye ise anlık gaflet yeter.. (Mevlâna)
***
NOT: Geçtiğimiz hafta Gaziantep İnternet Medya Derneği’nin ilk kongresini gerçekleştirmek için yoğun bir çalışma içerisine girdik. Bu yüzden köşe yazımı yazamadım. Çünkü kısa adı GİMDER olan bu oluşumu çok önemsiyorum. Gaziantep’te internet medya okur-yazarlığının profesyonel bir hale gelmesi açısından akademisyen dostlarımızın da desteğiyle akılcı projeler hazırladık. İnşallah Haziran ayı içerisinde kongremizi yaparak, kentimize bir derneğin ötesinde çağdaş bir medya atölyesi kazandıracağız.
Bir Yorum Bırakın