Vaktin birinde köyün birine genç bir hoca tayin edilmiş. Köydeki eski ve yaşlı hoca ile bir türlü yıldızları barışmaz ve cemaatin huzurunda birbirleri ile atışıp dururlar, ilmî ve dînî meselelerde bir türlü anlaşamazlarmış. Nihayet yaşlı hoca genç hocayı köyden kovdurmuş. Genç hoca köyden giderken bir âlim kişiye rastlamış ve başına gelenleri ona anlatmış.
O alim kişi bu genç hocaya: “Sen birçok şey öğrenmişsin de ilm-i siyaseti öğrenmemişsin. Gel benden üç ay kadar ilmi siyaset öğren ve ondan sonra o köye tekrar git” demiş. Genç hoca siyaset ilmini öğrendikten sonra aynı köye gene gitmiş. Bakmış ki eski hoca gene kürsüde halka yalan yanlış konuşuyormuş.
Genç hoca cemaatin huzurunda ayağa kalkarak gür sesiyle şöyle bağırmış: “Ey cemaat! Ben yanılmışım. Hatamı anladım ve bu hocanın ne büyük bir zat, ne büyük bir evliya olduğunu öğrendim. Bu hocanın sakalından bir tek kıl alan, onu saklarsa cennete gider” demiş ve hocaya yaklaşarak önce ben cennete gitmek istiyorum, deyip hocanın sakalından iki tane kıl koparmış.
Ondan sonra tüm cemaat hocaya saldırarak sakalından bir tel koparma yarışına girmişler. Hocanın yüzünde bir tek kıl kalmamış ve her tarafı yara bere içinde kalmış. hocanın bu halini gören genç hoca yaşlı hocanın yüzüne bakarak: “İşte ilm-i siyaset budur. Varacağınız yere, gideceğiniz hedefe durumu ve konumu kontrol ederek ilerlemektir” demiş.
Cumhuriyet Halk Partisi'nden Şehitkamil Belediye Başkanı seçilen Umut Yılmaz da siyasetin ilmi ile geçte olsa tanıştı. Sakalını yoldurmadı, yapılanları kaldıramadı ve ‘’Babada olsa aynısını yapardı’’ dedi ve baba ocağı CHP’den istifa etti.
İlk yılında genç hoca misali rutin yönetim anlayışı ile krizleri çözmek isteyen Umut Yılmaz, ilmi siyaset acamiliğine yenik düşüp CHP’yi terk etmek zorunda kaldı. Kamuoyundan uzaklaştığı sürede siyasetin ilmini hatim edip tekrar sahneye çıktı ve madem öyle ‘’Oyunu kuralına göre oynayacağım. Kendi hikayemi kendi yazacağım’’ dedi.
Yılmaz’ın son basın toplantısına katıldım. Tarihi bir gelişmeye tanıklık ettik.
Başkan Yılmaz sözlerine başlarken, ‘’Hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum’’ dedi. Daha önce AK Parti’de birçok konuşma yazmış birisi olarak bu söylemin AK Parti'ye has bir selamlama olduğunu biliyorum. Umut Yılmaz önce hitabıyla AK Parti’ye geçmiş. Söylem değişmiş, duruş değişmiş ve siyasete bakış değişmiş; ilmi siyaseti öğrenmiş.
Şunu itiraf etmeliyim ki, ben tüm açıklamalarını samimi buldum. Gerek vücut dili gerekse cümlelere yüklediği anlamlar inandırıcı geldi bana, ikna oldum. Lakin, AK Parti ile görüşmelerle ilgili sorunun cevabını havada bıraktı.
Peki bu süreçte kim kazandı kim kaybetti?
CHP İl ve ilçe başkanları sorun ne olursa olsun kazanılan üç belediyenin ikisinin transfer yoluyla kaybedilmesi nedeniyle sınıfta kalmıştır. Diğer yandan CHP’ye oy verip hizmet bekleyen Şehitkamil halkı kaybetmiştir. Kriz yönetilememiş ve alınan belediyeler altın tepside AK Parti’ye sunulmuştur. Şehitkamil Belediyesi’nde meclis üyeleri açısından muhalefette olan AK Parti ise bu sürecin kesin kazananı olmuştur. Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in eli bir ilçe belediyesinde daha güçlenmiştir.
Soru şu; Bundan sonraki meclis oturumları nasıl geçer? Umut Yılmaz AK Parti’ye geçerse ne olur, bağımsız kalırsa ne olur?
Başkan Yılmaz, yaşadıkları nedeniyle değil gemiyi limanı yaktı. Ama çevresinde bu yangına neden olan isimleri uzaklaştırmadığı sürece daha büyük kriz ve kabuslarla yüzleşmek zorunda kalır.
Sonuç olarak;
Umut Yılmaz’ın bundan sonraki siyasi kaderini AK Parti ile kıyacağı nikahın detayları belirleyecek. Tabii, önce AK Parti’nin vereceği cevabı beklemek gerek. Edindiğimiz bilgilere göre bu geçiş yakın bir zamanda mümkün değil. Gerçekleştiğini varsaydığımızda Başkan Yılmaz’ın ağzından çıkacak her söze, geçişteki şartların satır aralarına çok dikkat etmesi gerekecektir. Şayet AK Parti ile de benzer bir durum yaşanırsa bunun izahını yapamaz.
Hikaye başladı. Umut Yılmaz teşkilatsız, CHP belediyede başkansız kaldı. Genel merkezin elinde ise üçün biri kaldı. Hikaye ile geçen bir yılda ise, Şehitkamil halkının hizmet beklentisi askıda kaldı. Hikayenin sonunda kimse haklı ve haksızı sorgulamaz başkana dönerler ve, ‘’Sen 5 yılda ne yaptın’’ diye sorarlar. İşte Umut Yılmaz'ın 24 saat düşünmesi gerek konu budur. Elini çabuk tutmalı arayı kapatmalı ve artık hizmetleriyle kamuoyunda yer almalı.
SON SÖZ
Sorumluluk duygusunun ortadan kalkması, otoriteye boyun eğmenin en önemli sonucudur. (Stanley Milgram)
Bir Yorum Bırakın